ÜYE GİRİŞİ ÜYE OLMAK İÇİN ALTTAKİ LİNK İ TIKLA

ERCİŞ

Van Gölü'nden 5 kilometre içeride, 25 metre yükseklikte kurulmuş olan Erciş'in Van'a uzaklığı ise 90 kilometredir. 

ERCİŞ RESİMLER
ERCİŞ FOTOĞRAFLAR
ERCİŞ MANZARALAR
ERCİŞ GÖRÜNTÜLER
ERCİŞ TANITIM
ERCİŞ TARİH
ERCİŞ YATIRLAR
ERCİŞ KÖPRÜLER
ERCİŞ
VAN ERCİŞ
ERCİŞ İLÇE TARİH


Erciş’in de içinde bulunduğu Van Gölü havzasının geçmişi tarih öncesi dönemlere kadar inmektedir. Bölgede Neolitik yerleşmeler konusunda bilgi olmamasına rağmen 

Tilkitepe Höyüğü, Edremit, Kalecik, Dilkaya ve Ernis mezarlarındaki buluntularda Kalkolitik yerleşim izleri görülmektedir. Dilkaya Höyüğü buluntularında Erken Hurri kültürünün (M.Ö 3000) bölgede etkili olduğu bilinmektedir.

Erciş’in bilinen ilk resmi tarihi Urartularla (MÖ900-600) başlar. Arap kaynaklarında geçen Arciş adının Urartu Kralı Argişti’den geldiği ve dolayısı ile Erciş’in Urartular tarafından kurulduğu belirtilmektedir. Urartu Krallığı'nın batı yolu olan ve Erciş'ten başlayıp Muş-Bingöl üzerinden Malatya'ya uzanan yol Erciş’in Urartu tarihinde önemini artırmıştır. Hatta bu yolu kontrol altında tutmak, güvenliğini sağlamak için yol boyunca birçok güvenlik ve konaklama istasyonları yapılmıştır.

 Erciş’in çeşitli yerlerinde bulunan çivi yazılı kitabelerden anlaşıldığı kadarıyla Urartu Kralları Argişti ve Menua döneminde Erciş’in imar edildiği, Tetuma adında bir şehir kurulduğu ve imar edilen bu şehirde tarıma büyük önem verilerek sulama kanallarının yapıldığı bilinmektedir.

Urartulardan sonra sırasıyla Med, Pers, Roma ve Bizans egemenliğine giren bölge 640 yılında Hz.Ömer’in komutanlarından İyaz Bin Gonem tarafından İslam topraklarına katılır. Daha sonra tekrar Bizans İmparatorluğunun eline geçen Erciş, bir müddet Emevi ve Abbasilerin hâkimiyetinde kalır. IX. yüzyıldan itibaren Vasburakan ve Bağretlı gibi mahalli krallıkların hâkimiyetine girer. Yöreye ilk Türk akınları 1054 yılında bizzat Tuğrul Bey ‘in kumanda ettiği büyük ordu ile başlar ve Muradiye ( Bargiri ) ile Erciş feth edilir. Daha sonra Erciş, 1071 Malazgirt Zaferi ile Selçuklu topraklarına katılır.

Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar, 1100 yılında Diyarbakır Mervanileri Emirlerinin elinde bulunan Ahlat ve yöresini Selçuklu emirlerinden Sökmen’e vermiş ve 1100 yılından itibaren tarihte Sökmenler veya Ahlatşahlar adıyla anılacak bir beylik Erciş’inde içinde bulunduğu geniş bir alanda kurulmuştur. Uzun bir süre Ahlatşahlar elinde bulunan Erciş bu dönemde önemini artırır. Şehir, gerek coğrafi konumundan, gerekse ününden dolayı sürekli akınlara maruz kalır. Bu akınlar sırasında Erciş, tamamen yakılıp yıkılır. 1208 de bu saldırılardan birisi olan Gürcü saldırısı gerçekleşir ve şehir yağmalanarak halk kılıçtan geçirilir.

Daha sonra İlhanlılar ve Celayırlıların hâkimiyetine giren Erciş, özellikle İlhanlıların hâkimiyeti sırasında büyük ün kazanmıştır. Ayrıca Tebriz’den Erzurum’a giden ticaret yolunun buradan geçmesi, şehrin isminin yayılması ve şehrin gelişmesine neden olur.
Erciş asıl önemine XIV. Yüzyılda Karakoyunlularla (1365-1469) kavuşur. Erciş merkez olmak üzere kurulan devletin kurucusu Bayram Hoca’dır.

Koyunlular (1351–1469); İlhanlılar (İran Moğolları)’ın yıkılmasından sonra Türkmen boy ve oymaklarının bir araya gelerek teşkil ettikleri siyasî birliğin ve bunların XIV. yüzyılın ikinci yarısında Doğu Anadolu ve Azerbaycan’da kurdukları devletin adıdır, Karakoyunlular’ın Moğol istilâsı ve İlhanlılar devrinden önceki durumları hakkında hiçbir bilgi mevcut değildir. Kaynakların rivayetinden, Koyunlular devletini teşkil eden boy ve oymakların Moğol istilâsı (1220–1221 ve takip eden yıllar) neticesinde Türkistan’dan İran’a ve sonra Doğu Anadolu’ya geldikleri, Musul-Van Gölü çevresi ile Erzurum bölgelerinde geleneksel yaylak-kışlak hayatlarına devam ettikleri anlaşılmaktadır.

Karakoyunlu Türkmenleri Reisi Bayram Hoca, İlhanlı Devleti’nin yıkılmasından (1336) sonra Azerbaycan ve Doğu Anadolu’daki siyasî otorite boşluğundan faydalanarak faaliyetlerini artırır.(778/1376). Musul’dan başka, Sürmeli-Çukuru (bugünkü Iğdır vilâyeti arazisi) ve Nahçıvan havalisini ele geçirir. Erzurum, Avnik, Hasan-Kalesi de, Sutaylılar’ın ortadan kalkması ve Erzurum’a kadar hâkim bulunan Orta Anadolu Beyliği Eratnalılar’ın zayıf düşmesi üzerine, buraları da hâkimiyeti altına alır. Bütün bu gelişmeler yaşanırken Karakoyunluların merkezi Erciş’tir.

Bayram Hoca’nın ölümü (1380) üzerine yeğeni Kara Mehmet, Beyliğin başına geçer. XIV. yüzyılın son çeyreğinde Doğu Anadolu, Azerbaycan ve Kuzey Irak’a hâkim olan Karakoyunlular, 789/1387 yılında Timur tehdidi ile karşılaşırlar. Kara Mehmed’in ölümüyle yerine oğlu Kara Yusuf geçer (1389–1420). Batı İran’ı zapt etmiş olan Timur, Doğu Anadolu’nun istilâsına hazırlanır. Karabağ’dan hareket ederek Doğu Anadolu’ya girer. Sonra Muş ovasına gelen Timur, buradaki Türkmen obalarını yağmalar. Oradan Erciş ve Malazgirt’e girer. 

Timur’un bölgeden çekilmesiyle Karakoyunlu Beyi Kara Yusuf, atalarının yurdu olan Van Gölü çevresine dönerek, Erciş’i tekrar geri alır. Bunu öğrenen Van hâkimi İzzeddin Şir, bölgedeki Timurlu askerlerinin bir kısmıyla beraber Kara Yusuf üzerine yürür. Giriştiği küçük çaplı bir çarpışmada başarılı olamaz ve barış yapılır. Kara Yusuf, Karakoyunlular üzerine sefere çıkan Timurlu hükümdarı Şahruh’la savaşa hazırlandığı sırada Tebriz’in güney doğusundaki Saidabad’da hastalanarak ölür (7 Zilkade 823/13 Kasım 1420). Kara Yusuf’un naaşı, iki gün sonra Erciş’e götürülerek, ata ve dedesinin mezarları yanına gömülür. Ancak, bugün türbesinin yeri dahi bilinmemektedir.

 Kara Yusuf’un ölümünden sonra Karakoyunlu Beyliğinin başına oğullarından İskender geçer. Karakoyunluların yeni hükümdarı İskender Bey (1420–1438), Akkoyunlu beyi Kara Yülük Osman’ı Kuzey Suriye’de Sincar yakınlarında mağlup eder. Timurlu hükümdarı Şahruh, tekrar bu bölgeye gelerek Van Gölü çevresindeki Ahlat, Adilcevaz ve Erciş kalelerini birer birer teslim alır. İskender Bey’in ölümü (1438) üzerine, Karakoyunlu hükümdarlığını kardeşi Cihan-Şah ele geçirir. Otuz yıla yakın bir süre hükümdarlık yapan Cihan-Şah zamanı (1438–1467), Karakoyunlular’ın en geniş, en güçlü devridir. Cihan-Şah zamanında, Akkoyunlu Beyi Uzun Hasan ve kuvvetleri iki defa Ahlat, Adilcevaz ve Erciş’i basıp yağmalamışlardır.

Akkoyunlular’ın büyüyüp kuvvetlenmeleri ve Uzun Hasan’ın düşmanca davranışları karşısında Cihan-Şah; onlar üzerine sefere hazırlanır. Uzun Hasan, gece vakti düzenlediği âni bir baskınla Cihan-Şah’ı öldürür (11 Kasım 1467-69). Cihan-Şah’ın yerine, oğullarından Hasan Ali, Karakoyunlu tahtına geçer. Ancak Akkoyunlular karşısında tutunamaz ve bir yıl kadar sonra bir çarpışmada öldürülür. (1468). Böylece Karakoyunlular Devleti yıkılır ve bütün toprakları Akkoyunluların hâkimiyetine geçer. Bu münasebetle Van Gölü çevresi de Akkoyunlu ülkesine katılmış olur ve Erciş’in başkentliği sona erer. (1468–1469)

Bütün Doğu Anadolu, Irak, Azerbaycan ve İran’a hâkim olan Karakoyunlulardan günümüze çok az tarihî eser kalabilmiştir.

Van Gölü’nün kuzeyinde yer alan Erciş, Karakoyunluların merkezi idi. Erciş’in merkez olma süresi beyliğin dağılmasına kadar devam eder. (1365-1469) Bu da yaklaşık olarak 100 yıl gibi bir süredir. Ancak bugün Erciş’te iki kümbetten başka Karakoyunlulara ait herhangi bir eser görülmemektedir. Menşei Urartulara kadar giden Erciş kalesi, Karakoyunlular tarafından da kullanılmıştır.

 Kale, 1841 yılında meydana gelen depremden sonra yükselen Van Gölü sularının altında kalmıştır . Bölgedeki şehir ve kalelere hâkim olan Karakoyunlular, buraların surlarını tamir ve tahkim ederek kullanmışlardır. Fakat buralarda Karakoyunlu hâkimiyeti ve kullanımıyla ilgili kitabelere ve diğer yazılı bilgilere sahip değiliz. Sadece Erciş civarında bulunan iki kümbetin Karakoyunlulara ait olduğu kesinleşmiştir.

Eski Erciş’i anlatan Evliya Çelebi, “Evvelâ mâtakaddem Yûsuf Şâh câmi’in Süleymân Şâh imâr edüp Süleymân Hân câmi’i derler” ifadesiyle, burada Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf tarafından inşa ettirilen ve Osmanlı hâkimiyetine kadar ayakta kalıp Kanunî Sultan Süleyman tarafından tamir ettirilen bir camiin varlığından bahsetmektedir. Söz konusu camii bu gün Kale ile birlikte Van Gölü suları altında kalmıştır.

Bir müddet Akkoyunlu hâkimiyetin de kalan Erciş, daha sonra 1503 de Şah İsmail’in Akkoyunlu devletini yıkması ile bu defa da Sefavilerin eline geçer.


1514 Çaldıran Zaferi ile Osmanlı Hâkimiyetine giren bölge, Osmanlıların geri çekilmesi ile tekrar Sefavilerin eline geçer. 1534 de Kanunu Sultan Süleyman’ın Irakeyn Seferi ile tekrar Osmanlı toprağına katılır. Bu sefer esnasında Kanunu Sultan Süleyman’ın Eylül 1534 de Erciş Kalesine gelerek bir müddet kaldığı ve kaleyi onardığı bilgiler arasındadır.

1632’de Van, Erciş, Adilcevaz ve Muş’un Osmanlı Ümerası tarafından yönetildiği bilinmektedir. Daha sonra 1653 de Van Beylerbeyliğine bağlı Erciş sancak konumuna getirilir. 1840 daki deprem ve 1841 de göl sularının yükselmesi ile halk kaleyi terk eder. Erciş; Örene, Çelebibağı, Kasımbağı, Gölağzı ve Yukarı Çınarlı gibi yerleşim yerlerine taşınarak burada yeni yerleşim birimi oluşturulur. 1899 tarihli Van Vilayet salnamesinde “Erciş’te 500 hane çok sayıda iş yeri, iki han, iki camii bir ortaokul ve hükümet konağı yer almaktadır” ibaresi geçmektedir. Osmanlı devletinde 1864’de Meslis-i Vala’dan çıkarılan Vilayet nizamnâmesi taşra örgütlenmesini yeni baştan düzenlemiştir. Bu gelişmeler ışığında Erciş 1910 yılında kaza ( ilçe) olmuştur.

1914 de I. Dünya savaşının başlamasından sonra, 1915 tarihinde Ermenilerin yardımı ile Erciş ve çevresi Ruslar tarafından işgal edilir. Rusların işgali sırasında Ermenilerin yerli halka karşı isyanı başlar ve bu isyan kısa sürede çevreye yayılır. İsyan karşısında zamanın kolluk kuvvetleri yetersiz kalarak halkın güvenliğini sağlayamaz. Bu durum karşısında halk bölgeden göç etmeye başlar. Ancak göç oldukça zordur. Yoksul ve hasta olan halkın bir kısmı yolda ölür. Bir kısmı da yollarda Ermeni çeteleri tarafından öldürülür. Göç edemeyen halk (bu göç edemeyenlerin büyük bir kısmı hasta ve yaşlılardır) da yıllardır birlikte yaşadıkları ekmeklerini paylaştıkları Ermeniler tarafından katliama maruz kalır. Halkın evleri iş yerleri yağmalanır, insanlar bir araya toplanıp yakılır, bazen köprüden atılır, hamile bayanların karnı delinir ve vahşi bir şekilde katledilir.

Bunu en iyi şekilde 17.06.1988 yılında Erçiş-Cavuşoğlu Samanlığında yapılan kazıda bulunan katledilen Türklere ait iskeletler açıklamaktadır. Bölgede incelemeler yapmış olan Prof Dr. Metin Özbek olayı şöyle anlatmaktadır: "Çavuşoğlu Samanlığı denilen mevkide bir evin temel hafriyatı yapılırken büyük bir tesadüf eseri bulunan insan iskeletlerini antropolojik açıdan incelemek üzere teslim alıp, Hacettepe Üniversitesi'ndeki laboratuarımıza götürdüm. İncelemeye aldığım iskelet kalıntılarında baş ve gövde kemikleri arasında eşleştirmeye gitmek mümkün olmadı. Bu nedenle birey sayısını sadece kafataslarına göre yaptık ve her kafatasına ayrı bir numara verdik.

 Daha doğrusu her bireyin ayrı bir antropolojik kimliği oldu. Buluntular arasında 5 kadın ve 4 erkek tespit ettik. Yaş ve cinslerini belirttiğimiz bu iskeletlerin asıl ilginç olan ortak bir yönleri vardı. O da hepsinin kafataslarında kesici aletlerin bıraktığı darbe izlerinin bulunmasıdır. Daha açıkçası işkence ile öldürülmüş olmalarıdır. Kafataslarında bu kadar çok kesme izine rastlanmıştır. Bir erişkinin sol humerus'unda gövde ortasında ve dış tarafta 3 kesme izi vardır. Kemik yanma izi göstermektedir. Bir kadına ait sağ tibia kemiğinde gövde üzerinde ön yüzde derin bir kesme izi yer almaktadır. Bir erkeğe ait sağ tibia'da alt kısma yakın yerde iç tarafta yine oldukça derin bir kesme izi saptadık.

 Çavuşoğlu Samanlığı'nda (Erciş ilçesi) tesadüfen ortaya çıkan ve üzerinde ayrıntılı antropolojik inceleme yaptığımız iskeletlerin Türklere ait olduğu ve çoğunluğu genç olan insanların bir kısmının yakılmış, bir kısmının da işkenceyle öldürülmüş olduğunu tespit ettik.” Bu iskeletler şuan Van Arkeoloji Müzesinde teşhir edilmektedir.

1917 de Rusya’nın I. Dünya Savaşından çekilmesiyle birlikte silahlarının bir kısmını Ermenilere bırakır. Ermeniler de katliamlarına devam ederler. Katliamların zirveye çıktığı noktada silahlı kuvvetlerimiz doğu illerini düşman işgalinden kurtarmak için harekete geçer. Ali İhsan Paşa komutasındaki 4. Kolordu birlikleri 1 Nisan 1918’de Erciş, Ermeni işgalinden kurtarılır . İlçede sayıca az kalan perişan haldeki Ercişlilerin yaraları sarılır ve göç edenler de yavaş yavaş memleketlerine dönerler. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyetin ilen edilmesiyle derin bir nefes alan Erciş‘te imar faaliyetlerine başlanır. 1923 de Belediye kurulur. Eğitim sorunlarını çözmek için 1925 de bu günkü Atatürk İlköğretim Okulunun Tarihi binası Atatürk İlkokulu olarak açılır.

Bu gün ise Erciş; sevginin, barışın ve kardeşliğin egemen olduğu, tarihi dokusuyla modern kent özelliklerinin bir arada yaşandığı, bölgenin tarım, ticaret, eğitim ve sağlık merkezi konumunda olan nüfusuyla da bölgenin en büyük ilçesi olma özelliğine sahiptir.


ERCİŞ İLÇE COĞRAFYA
GENEL COĞRAFYA VE YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ

Vangölü havzasında yer alan ilçe, Erciş Ovası üzerinde kurulmuştur. Bu ova Ala Dağlar ve Süphan Dağı ile Van Gölü arasına yayılmış en geniş, aynı zamanda en verimli ve sulak bir alandır.


Erciş akarsu bakımından oldukça zengin bir ilçedir. İlçenin hemen hemen her tarafına yayılmış irili ufaklı birçok akarsu mevcuttur. Bunlardan, Erciş ovasının kuzeyinden güneyine geçen Zeylan Deresi, Deliçay, Irşat çayı ve Tekevler çayıdır. Bu çaylar Van Gölüne dökülür. Yine bu çaylardan Zeylan Çayı üzerinde Koçköprü Barajı bulunmaktadır. Deliçay üzerinde ise Morgedik Barajı yapımı devam etmektedir. Bölge iklim olarak karasal iklim kuşağında yer almasına rağmen, Erciş’te iklim ılıman özellik göstermektedir. Sebebi ise, güneyde Vangölü, kuzeyde Koçköprü Baraj gölü ile birlikte yine kuzeyde bulunan tepelerin sert ve soğuk rüzgarları tutmasıdır. Bunun sonucunda Bitki örtüsünde de çeşitlilik görülür.

İlçenin belli başlı dağları; kuzeyde Ala Dağlar, doğuda Aksurik ve Meydan Dağlarıdır. Bununla birlikte Zernaki, Kızılkaya Tepeleri de önemli tepeler arasındadır.


İklimi tarım ve hayvancılığa elverişli olan ilçede; büyük ve küçükbaş hayvancılık ile birlikte Balıkçılık ta yapılmaktadır. Tarım ise, geniş ve sulak arazilerde Şeker Fabrikasından dolayı endüstri bitkisi olan şeker pancarı, sebze, meyve ve tahıldır.

ERCİŞ İLÇE TURİZİM VE KÜLTÜR VARLIKLARITURİZİM
URARTU DÖNEMİNE AİT BASKI KALIPLARI


Deliçay Kalesi’nin bulunduğu alanda yer almaktadır. Yaklaşık 4-5 m² lik blok taşlar üzerine; daire, yarım daire gibi şekiller iç bükey kabartma şeklinde yapılmıştır.



URARTU DÖNEMİNE AİT DELİÇAY KALESİ VE LİMANI


Deliçay Kalesi, Van/Erciş ilçesinin 10 km. doğusunda, Deliçay Deresinin Van Gölüne döküldüğü noktada yer almaktadır.

URARTU DÖNEMİNE AİT ÇİVİ YAZILI KİTABELER


Urartu yerleşim yeri olması itibariyle, bölgemizde bu döneme ait kitabeler oldukça fazla bulunmaktadır. Bu kitabelerden okunmuş olanlardan iki tanesi, Van - Erciş karayolu üzerinde, Erciş Karataşlar mevkiinde blok kayalar üzerindedir. Yaklaşık olarak 1-1.5 x 1 m. ölçülerinde çerçeve içine alınan kitabede, Urartu Kralı Sarduri’nin buralardaki faaliyetlerinden söz edilmektedir.

AÇIK HAVA TAPINAĞI


Çelebibağı Beldesinin güney kısmında, Selçuklu Tarihi Mezarlığının güneybatı yönünde, beldeye yaklaşık olarak 5 km uzaklıkta halkın Madavank dedikleri alanda, kaya mezarlarının alt kısmında yer almaktadır. Bu anıt, doğu ve batı odaklı bir tepenin güneydoğu eteğinde Van Gölüne bitişik ana kayanın doğu ucunda yer almaktadır.



URARTU KAYA MEZARLARI

Erciş - Çelebibağı Beldesinin güney kısmında, Selçuklu Tarihi Mezarlığının güneybatı yönünde, beldeye yaklaşık olarak 5 km uzaklıkta, halkın “Madavank” dedikleri alanda bulunmaktadır. Blok kaya oyularak oluşturulan mezarların sayıları yedidir.

ESKİ ERCİŞ KALESİ

Erciş Çelebibağı Beldesinde Tarihi Selçuklu Mezarlığı yakınında bulunmaktadır. Bu gün büyük bir kısmı yıkılmış olan kale üzerinde herhangi bir kitabe olmadığı gibi, kaynaklarda da kesin olarak bir döneme tarihlendirilememiştir.

ERCİŞ KALESİ

GÖZÜTOK KÖYÜ KÖPRÜSÜ

Köprü, Erciş’e 10 km. uzaklıkta Gözütok Köyünde yer almaktadır. Zeylan Çayı üzerine kurulan köprünün sadece bir ayağından izler kalmıştır. Kalan izlerden anlaşıldığı kadarıyla tek kemer gözlü olarak yapılmıştır. Köprü yörede çokça bulunan siyah volkanik taştan düzgün kesme taş olarak inşa edilmiştir.
HAYDARBEY KÖPRÜSÜ

Erciş Haydarbey Mahallesinin doğusunda bulunan köprü, Deli Çay üzerinde bulunmaktadır. Kalan izlerden anlaşıldığı kadarıyla tek kemer gözlü olarak inşa edilen köprünün ayak kısımları günümüze kadar gelebilmiştir. Kemer ayaklarından biri doğal kayaya, diğeri ise yığma malzeme üzerine oturtulmuştur. Üzerinde herhangi bir kitabe bulunmayan yapının kim tarafından yapıldığı bilinmemektedir.
HAYDARBABA TÜRBESİ

Erciş Haydarbey Mahallesinde bulunmaktadır. Haydar Baba, kaynaklara göre Hoca Ahmet Yesevi Hazretleri’nin müritlerindendir. Bu müritlerin, 12. Yüzyıldan itibaren diğer bölgeler gibi Anadolu’ya gelerek buralarda irşat görevinde bulundukları, Haydar Baba’nın da muhtemelen Malazgirt Savaşı’ndan önce buraya gelip yerleşerek, Anadolu’nun Türkleştirilmesi ve İslamlaştırılmasında büyük rol oynadığı bilinmektedir. Tüm bu bilgiler ışığında bu gün tamamen yıkılmış olan türbenin, XII-XIII. yüzyıl eseri olabileceği düşünülmektedir.


AKÇAYUVA KÖYÜ TÜRBESİ

Erciş- Adilcevaz karayolunun 32. km.’sinde, yolun yaklaşık olarak 2 km kuzeyinde Akçayuva köyü girişinde bulunmaktadır. Üzerinde herhangi bir kitabe bulunmayan türbenin, çevre kümbetlerle benzerliği ve yapım özellikleri esas alındığında XV. yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilmesi mümkündür.

KARA YUSUF PAŞA (ANONİM) TÜRBESİ

Erciş-Patnos karayolu üzerinde Çatakdibi köyü (Zortul) yakınlarında bulunan türbe üzerinde herhangi bir kitabe yer almamaktadır.

 Ancak, yapı üzerinde bulunan figüratif bezemelerin Anadolu Türk sanatında hükümdarlık sembolünü ifade etmesi ve ayrıca yapının mimarı ve teknik özellikleri XV. Yüzyıl Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf Paşaya ait olabileceğini düşündürmektedir.

KADEMPAŞA HATUN TÜRBESİ

Türbe; Vanyolu Mahallesinde Van-Erciş karayolunun Karataşlar mevkiinde yer almaktadır. Üzerinde bulunan altı satırlık kitabeye göre,

 Karakoyunlu Cihan Şah zamanında Karayusuf’un Hanımı Kadem Paşa Hatun ve oğulları için 1453 (H.863) tarihinde yapılmıştır. Banisi ise Emir Rüstem’dir.


Ağaçören | Ağırkaya | Akbaş | Akçayuva | Aksakal | Aptalmezraası | Aşağıakçagedik | Aşağıçökek | Aşağıgöze | Aşağıışıklı | Aşağıkozluca | Bayramlı | Bozyaka | Bucakönü | Çakırbey | Çatakdibi | Çataltepe | Çetintaş | Çimen | Çobandüzü | Çubuklu | Deliçay | Derekent | Derimevi | Dinlence | Doğancı | Doluca | Duracak | Düvenci | Ekiciler | Ergücü | Evbeyli | Gedikdibi | Gergili | Gökoğlan | Görüşlü | Gözütok | Gültepe | Gümüşoluk | Hacıkaş | Hasanabdal | Haydarbey | Hocaali | İkizçalı | İşbaşı | Kadirasker | Karatavuk | Karlıyayla | Kasımbağı | Kayaboyun | Kekiksırtı | Keklikova | Kırkdeğirmen | Kırkpınar | Kızılören | Koçköprü | Kordoğan | Köycük | Mağaraköy | Nişancı | Ortayayla | Oyalı | Payköy | Pınarlı | Sabanbüken | Salmanağa | Söğütlü | Şehirpazar | Şerefli | Taşevler | Taşkapı | Taşlıçay | Tekler | Topraklı | Ulupamir | Uncular | Yalındam | Yankıtepe | Yetişen | Yılanlı | Yoldere | Yöreli | Yukarıakçagedik | Yukarıışıklı | Yünören